Şarap tarihi M.Ö. 3.000 li yıllara dek uzanır. Bazı Araştırmacıların bulgularına göre düzenli üzüm ekimi-biçimi yıllardan M.Ö. 7000 yılına dek geriye gittiğini söylemekte. Ama kişisel fikrim üzümün lezzetini keşfeder etmez şarap yapmadıkları yanındadır.
- Eski Mısır’da duvarlarda şarap figürlerine rastlanmıştır ve hatta şarap listeleri dahi bulunmuştur. Mısırlıların ilk üzüm bağları, üreticileri, bağbozumu ve şarap etiketleri hakkında kayıt tuttukları görülmektedir. Babilliler ise şarap dükkanlarının işletilmesi üzerine ilk kanunları çıkaran topluluk olmuştur.
M.Ö. 2700 yıllarına ait olduğu düşünülen Sümerlere ait yazılarda tanrıça Gestin “Ana asma kökü”, tanrı Pa-Gestin-dug “İyi asma” ve onun karısı Nin-Kasi “Sarhoş Eden Meyve” karşımıza çıkmaktadır. Eski Mısırda ise Osiris’in “Şarap Tanrısı” olmasına rağmen, şarap hakkında “tanrı Horus’un gözyaşı” veya “güneş tanrısı Ra’nın teri” gibi tanımlara da rastlanmaktadır.
M.Ö. 3 bin yıllarında Orta Anadolu’da yaşayan Hititlerin üzümlerinin özelliği ve tatlılığı, bağlarının zenginliği ve bolluğu nedeniyle tarihçiler şarabın anavatanı ve ilk üretildiği yer olarak Orta Anadolu’yu gösteriyor. Kazılarda ele geçen M.Ö. 17 ve 18. yüzyıllara ait bazı kapların şarap içimi veya saklanmasında kullanıldığı kabul edilirken, Ankara Hitit Müzesi’nde muhafaza edilen eserler de bunu doğruluyor.
İçindekiler
Türkler’de Şarap Kültür
Orta Asya’dan dünyanın her yerine göç eden Türkler gittikleri yerlere şarapçılık sanatını da götürmüşler. Sonraları yayılarak Yunanlılar ve Romalılar şarap yapmışlar
Şarap çoğunlukla reçine ya da bal ile hazırlanır ve su ile karıştırılarak içilirdi. İki ölçü şaraba beş ölçü su katmak olağan, bir ölçü şaraba dört ölçü su zayıf, yarı yarıya karma ise fazlasıyla güçlü sayılmıştı. Şaraba su katmadan içmek barbarca bir davranış olarak görülürdü.
Keşişler yüzyıllar boyunca toprak seçme, toprağa uygun asma seçme, asmayı aşılama, budama, bağbozumu zamanlaması, yağmurun ve güneşin etkileri ve mayalanma üzerine araştırma yapıp yeni teknikler geliştirdiler. Bütün bunları yapmalarının başlıca nedenlerinden biri de özellikle orta çağda şarap ticaretini ellerinde tutmaları idi.
İyi şarap yapabilmek çok fazla bilgi birikimi ve deneyim gerektirdiğinden kesişler bu konuda uzun yıllar tekellerini korudular. Bilgi birikimi, şarabın ilk ortaya çıktığı yer olarak kabul edilen Anadolu ve civarında değil, Avrupa’da ve daha yoğun olarak da Fransa’da gerçekleşti.
Dini Ritüellerde Ve Festivallerde Şarap
Şarap tarihi ele alındığında şarap, festivallerde ve dini törenlerde içildiği gibi, birçok içki gibi tarih boyunca farklı toplumlarda ilaç ve antiseptik olarak kullanılmış ve günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. Ortaçağ Avrupa’sında şarap ve bira lüks tüketim değil, bir gereksinim idi.
Şehirlerin su sistemlerinin genellikle pis ve hastalık kaynağı olmasından dolayı şarap antiseptik ve ilaç olarak kullanılıyordu. Suyu tek basına bile içebilmek için, içine şarap ekleyip mikroplarından mümkün olduğu kadar arındırılması gerekiyordu. Bu dönemlerde şarap tüketimi artmış ve özellikle İngiltere ve Fransa arasındaki şarap ticareti en üst seviyesine erişmişti.
14. yy’da Fransa’dan İngiltere’ye gönderilen şarap miktarı ancak 1970’lerde geçilebilmiştir. 17. yy’da Elizabeth I dönemindeki 6 milyon nüfuslu İngiltere’de yılda 40 milyon şişe şarap tüketiliyordu.Kaliteli şarap ise her zaman aranan bir şey olmasına rağmen tanımı ancak 17. yy da kesinleşti. Bu zamanlara kadar bir yıldan eski şarabın dayanıklı olmayıp bozulması nedeniyle fiyatı yılsonunda hemen düşmeye başlardı.
Şarap Hakkında Bazı İpuçları
- Kırmızı şarap, 18-20 derece arasındaki sıcaklığında içilmelidir. Oda sıcaklığında içilen kırmızı şarap, içim süresinde bardakta ısınma korkusu olmadığı için beyaz şaraba göre daha büyük kadehlerde içilir. Beyaz şarap 5-10 derece sıcaklıkta içmek ideal olanıdır.
- Şarap içerisine asla buz atılmamalıdır. Bu, fermantasyon geçiren şarabın yapısını ve tadını bozar. En iyi soğutma şekli her tarafına temas eden kırık buzla dolu olan şarap kovasıdır. Gastronomi uzmanları “roze” ve “pembe” diye adlandırılan şarabı ise, yemeklerden sonra, ordövler veya meyveler eşliğinde içilmesinin daha uyumlu olduğunu belirtiyorlar.