İçindekiler
Sevgili okurlar,
Bu yazımda sizlere Roger Scruton’un tam da bizlere göre olan kitabı “İçiyorum Öyleyse Varım”ı incelemek istiyorum. Söylemeden edemeyeceğim bu bir reklam değildir 🙂 Para falan almıyorum yani. Sadece ben beğendim sizin de beğeneceğinizi düşündüm. Pekala içmek için yazar ya da okur-yazar olmaya gerek yoktur. Bir şişenin içindeki sıvıyı bardağa yavaşça dökersin –isterseniz hızlı da dökebilirsiniz tabiî ki fakat bu şekilde etrafa sıçrayacak ve içkimizin yarısı ziyan olacaktır- sonra yudumlarsın. Sarhoş olmak gerçekten çok basit bir iş. Bundan şüphemiz yok. Fakat sarhoş edebiyatı yaparken düşünme bozukluklarına meyletmeden düzgün bir sarhoş edebiyatı yapmamız için sağlıklı bir beyin tarafından yazılmış 2-3 kitap okumamız yeterli olacaktır.
Sapkın bir bağımlılık
Üzgünüm ki bu tür kitaplar size içki içmenin ne kadar keyifli bir iş olduğunu fark ettirecektir. Bu şekilde sarhoş, ayyaş, topluma faydasız bireyler de olabilirsiniz. Bunun korkusunu en derinlerimden hissetmekteyim. Elbette bana düşmez ama insaniyet adına bir not düşmem gerekirse; İçkimizi keyfimiz için içmeliyiz. Şöyle ki sarhoş olup sağa sola saldıracak ya da insanların kalbini kıracak şeyler söyleyecek biriysek sınırımızı bilerek içmeliyiz. İnanın çok az insan içince kendisi gibi olmaya devam eder.
En Kalitelilerin bile çirkinleştiği an
Ünlülere bile göz atacak olursak, En çok içip magazine damga vuran isimleri inceleyelim. Mesela Teoman. Fark ettiniz mi normal hayatında nasıl insanlara bakış açısı uyumlu, iyi bir birey gibi. Ama gerçekler öyle mi ? Tabii ki değil. İçince ki hallerine internetten bakabilirsiniz. O güzel insan ne tür haydutluklar yapıyor. Adeta insanlara kinini içince çıkartıyor. Bu örnekleri –Nejat işler- de dahil olmak üzere bir çok tanınmış isimle uzatarak örnekleyebiliriz. Hatta bir keresinde Nejat işler’in Okan Bayulgen’in programına sarhoş çıkmışlığı var. Okan’ı ne kadar zor duruma düşürdüğü hala gözlerimin önünde. Çoğu söylentiye göre programdan sonra stüdyo birbirine girmiş zaten. Her neyse asıl amacımıza dönelim.
Kitaba bakacak olursak
Kitabı tanımadan önce yazarı tanımamız daha akılcı bir iştir. Evet hani şu Önsöz kısmı var ya o bu işe yarıyor işte. Ama neyse ki bende o kısmı okumuyorum. Tamamen sıkıcı ve zaman kaybı.
Her neyse yazarımız Roger Scruton bu kitabı yazarken ne kadar sarhoş olduğunu ve bu kafa güzelliği ile yazılmış edebi eserin gerçekten bir ESER olduğunu, son derece akıcı ve nükteli bir üslupla hemen her büyük medeniyetin baş tacı olan içkiyi anlatıyor. Bu içki şarap. Şarap hakkında filozoflar –Platon, Nietzsche, İbn Sina gibi.- ile olan muhabbetlerini yazdığını söylüyor.
Bekleyin.
Eğlenceli bir şey çıkacağa benziyor altından. Gerçekten merak ediyorum nasıl bir eser ortaya çıkarttı. Evet doğrusu bu kitabı henüz okuyamadım. Ama şu andan itibaren okumaya başlıyorum. Okuduktan sonra sizlere neler hissettirdiğini tek tek anlatacağım.
Tüm bar sokağı ailesine bol kitap okumalı içmeler diliyorum. 🙂